31 Ağustos 2008 Pazar

ilan duyurular festival

Ukrayna' ya Seyahat Edecek Vatandaşlarımıza Duyurulur
Etiyopya' ya Seyahat Edecek Vatandaşlarımıza Duyurulur
Letonya'ya Seyahat Edecek Vatandaşlarımıza Duyurulur
Stajyer Sanatçı Sınav Duyurusu
Giriş Çıkış Yapan Yabancı ve Vatandaşlar Temmuz Ayı Bülteni Yayınlandı
Sınır İstatistikleri 2007 Yayınlandı..
Tarifesiz Uçak İstatistikleri 2007 Yayınlandı..
2009 Yılı Yurtdışı Turizm Fuarları
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2008 Yılı Birim Fiyatları, Rayiçler ve Genel Tarifler
Müze Ve Örenyerleri Giriş Ücretleri (2008)
Diyarbakır Keçi Burcu'nun5225 Sayılı Kanun Kapsamında Kültürel Amaçlı Özel Tesis Alanı Olarak Yatırım/Girişimcilere Kullandırılmasına Yönelik İlan
Sinop Paşa Tabyaları'nın 5225 Sayılı Kanun Kapsamında Kültürel Amaçlı Özel Tesis Alanı Olarak Yatırım/Girişimcilere Kullandırılmasına Yönelik İlan
07-08 Ekim 2008 Tarihlerinde Yapılacak Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettiş Yardımcılığı Giriş Sınavı İlanı
Ankara Devlet Türk Halk Müziği Amatör Gençlik Korosu'na Eleman Alınacaktır
Uluslararası Kongreler ve Toplantılar Takvimi (2008-2011)
Festivaller-Fuarlar ve Yerel Etkinlikler
2008 Yılında Katılacağımız Kitap Fuarları
2008 Yurtdışı Turizm Fuarları

tarihte kayseri



Kayseri çevresindeki en eski yerleşim alanı, şehrin 20 km kuzey doğusunda bulunan Kaniş Höyüğüdür. M.Ö. 2800 tarihinden Hellenistik Çağa kadar önemini koruyan merkezde, eski Tunç Devri, Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit Çağları’na ait bir çok belge bulunmuştur.
Hititler’den sonra bölge Frig hakimiyetine geçmiş, daha ziyade Kızılırmak havzasında egemen olan frigler zamanında mazaka ön plana çıkmıştır. M.Ö 676 tarihinde Anadolu’ya gelen Kimmerler'in Kaniş ve Mazaka’yı tahrip ederek, Frig hakimiyetine son verdikleri tarihi kaynaklarda belirtilmektedir.
Kaniş’in önemini kaybetmesinden sonra, bölgenin kutsal dağı kabul edilen Argaios'un (Erciyes) kuzey eteğindeki Mazaka ön plana çıkmıştır. Kimmerler'in Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu’ dan atılmaları ile Mazaka, Lidya ve Med hakimiyetine girmiş ve devrin önemli ticaret merkezi olmuştur.
M.Ö 590 yılında Pers Kralı Kyros'un Lidya Kralı Krisos'u yenmesi ile bütün Anadolu ile birlikte Mazaka da Pers hakimiyetine girmiştir. İran'dan bölgeye göç eden halk, kendi ülkelerine benzettikleri Argaios (Erciyes) ve çevresine yerleşmişlerdir.

KAPPADOKİA
KRALLIĞI
M.Ö 332 yıllarında Ariarathes I, ilk Kappadokia Kralı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. M.S 17 tarihine kadar 349 sene hüküm süren bu krallığın başkenti Mazaka iken, Ariarathes V zamanında şehrin adı Eusebia olarak değiştirilmiştir. M.Ö 8 yılı içinde tekrar bir değişiklik yapılarak, Roma İmparatoru Ceasar‘ın adına izafeten CEASAREA ismi verilmiştir. O günden beri, 2000 senedir Kayseri ismi ile anılmaktadır.

ROMA DÖNEMİ
M.S.193-211 tarihleri arasında şehir stadyumu yapılmış ve önemli Roma şehirlerinde olduğu gibi bir çok yarışmaların merkezi olmuştur. Şehir surları ise, Roma İmparatoru Gordianus III zamanında (M.S.241) yıllarında yaptırılmıştır. Dördüncü yüzyılın başlarında halk tamamen Hıristiyanlaşmış ve Kayseri bu dinin ilmi merkezi haline gelmiştir.
Roma İmparatorluğunun Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesi ile, Kayseri doğuda kaldığı için Bizans Şehri olmuştur. Bizans zamanında Arap ve İran ordularının yaptığı İstanbul seferleri sırasında Kayseri defalarca işgal edilmiştir.

KAYSERİ'NİN
TÜRKLEŞMESİ
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan‘ın 1071 tarihinde Malazgirt’te Bizans ordularını yenmesiyle Anadolu kapıları Türklere açıldı. Bu tarihten 15 sene sonra, 1085 yıllarında Kayseri’yi artık bir Türk ve Müslüman şehri olarak görmekteyiz. Müslüman Türklerin hakimiyetinde Kayseri’nin eski halkı olan Rum ve Ermeniler’in birer mahallede toplandıkları, Çarşı, Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür.
Şehir, süratle yapılan Camii, Han, Medrese, Hamam ve Çeşmelerle kısa bir sürede tam bir İslam Şehri kimliği kazanmıştır. Bir müddet Danişmendliler’e merkez olan Kayseri özellikle Selçuklu Sultanı Uluğ Keykubad (1. Alaeddin Keykubad) zamanında Türkiye Selçuklu Devletinin Konya ve Sivas‘la beraber üç başşehrinden birisi olmuştur. Danişmendi ve Selçuklu yönetimleri zamanında yapılan görkemli yapıların en önemlileri olarak; Camii Kebir, Güllük Camii ve Hamamı, Hunat Külliyesi, Şifaiye – Gıyasiye Medresesi, Hacı Kılıç Külliyesi, Lala Muhlisiddin Camisi, Sahabiye Medresesi, Kale Surları ve Yoğunburç sayılabilir.

MOĞOL HAKİMİYETİ
Selçuklu ordusunun 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Meydan Savaşı ile Moğol ordusuna yenilmesi, Türk tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve artık Anadolu’ da Moğol hakimiyeti başlamıştır.Gönderdikleri Valilerle Anadolu‘yu denetleyen Moğollar, 150 sene müddetle Kayseri ve Anadolu’nun bütün maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamışlardır. Moğol sömürüsü altında ezilen Selçuklu Devleti, bütün gücünü kaybetmiş ve II. Mesud‘dan sonra dağılarak, yerini beyliklere bırakmıştır. (1308).
OSMANLI DÖNEMİ
Fatih Sultan Mehmet zamanında, Gedik Ahmet Paşa tarafından Karamanoğulları Beyliği’ne son verilerek, Karaman, Konya ve Kayseri Bölgeleri Osmanlı toprağına katıldı. (1474) Kayseri 1476‘dan itibaren Karaman eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu. 1839 tarihinde Bozok Eyaletinde, 1867 tarihinde de bağımsız sancak merkezi olarak Osmanlı idari taksimatında yerini aldı.

YAKIN DÖNEM
Cumhuriyet Döneminde 1924 tarihinde yapılan yeni anayasa ile vilayet yapıldı. Bilinen en eski dönemlerinden beri ticaret merkezi olan Kayseri’de devletin öncülüğünde sanayileşme başlatıldı. Sırayla Sümerbank Dokuma Fabrikası, Tayyare Fabrikası, Anatamir Bakım Fabrikası, Askeri Dikim Evi kuruldu. 1950‘den sonra Kayserili ticaretten sağladığı tasarruflarını sanayiye dönüştürmeye başladı. Bugün Kayseri, ortalama büyüklükte bir ticaret ve sanayii şehridir. Güçlenen Üniversitesi ile giderek bir kültür merkezi haline gelerek, eski ününü yakalama yolundadır.

Serigrafi baskı nedir.Serigrafi Baskı Terimleri


Serigrafi Baskı Nedir?

Serigrafi baskıya, ipek baskısı veya özgün baskı adı da verilmektedir.Serigafi baskı, bir şablona gerilmiş ipeğin yüzeyine foto emisyonları yardımıyla grafik aktarılır. Sonra bu şablon üzerine dökülen mürekkebin ragle lastiği basıncı ile grafiğin baskı yapılacak malzemeye transferi işlemidir.Serigrafi Baskı Nerelerde Kullanılır?Baskının uzun süre solmadan dayanıklı kalması istenilen yerlerde serigrafi baskı tercih edilir.Serigrafide Hangi Mürekkepleri Kullanıyorsunuz?Solvent ve UV mürekkepleri kullanıyoruz.Hangi Mürekkebi Tercih Edelim?Çevreci ve daha dayanıklı olduğu için genellikle UV mürekkepler tercih edilmektedir.Baskı Ölçünüz Nedir?Baskı ölçümüz, maksimum 150 cm x 300 cm olmasına rağmen birden çok baskıyı frekans kaynağı ile yapıştırarak yüksek adetleri ekonomik bir şekilde çözüyoruz.Hangi Malzemelere Baskı Yapıyorsunuz?Mürekkep tutan her türlü yüzeye baskı yapabiliyoruz.Örnek: Kağıt, PVC, Polietilen, Polipropülen, Branda, M e t a lik levhalar, Tahta yüzeyler vs.


Serigrafi Baskı: Bir çerçeveye gerilen ince dokulu kumaş (ipek) ya da metal örgü üzerinde; basılacak şekilin içine rastlayan delikler açık bırakılır. Dış kısım delikler ise, özel maddelerle kapatılır. Böylece oluşturulan herhangi bir yüzey üzerine konulup, özel bir lastikle içine mürekkep yayılarak, toplanınca açık deliklerden aşagı sızan boya şeklin yüzey üzerine çıkmasını sağlar.

Serigrafi: Elek gibi gerilmiş ince özel ipek dokumaya dizilmiş yada yazılmış yüzeylerden geçirilen boya ile baskı yapılan sisteme denir.

Gaze (ipek): Çerçeveye gerilen ve üzerinde görüntüyü taşıyan dokumalardır.

Elek: Kalıp ipeği.

Foto Şablon: Elek üzerinde ışığa duyarlı fotografik emülisyonlar kullanmak suretiyle yapılan çalışmaya denir.

Lak: İpek üzerinde film yada emülisyonla örtülmeyen kısımlardaki yüzeyleri kapatmaya yarıyan sıvı maddelerdir.

Stensil: Şablon, serigrafi kalıbı.

Tiner: Eritgen, mürekkebi incelten sıvı.

Rakle: Eleğe konan mürekkebi aşağı geçiren, ahşap ya da alüminyum tutacağı ve buna takılıp değiştirilebilir özel bir lastik bölümü bulunan baskı aracıdır.

Akrelik boya: Su ile inciltilebilen temizlene bilen hertürlü akrilik ve plastik esaslı boyalardır.

İnceltici: Yapısında mürekkebin bağlayıcısındaki reçineyi çözen, mürekkebi incilten istenilen kıvama getiren kimyasal maddedir.

Geciktirici: Mürekkebin kurumasını hem şablonda hemde sonraki kurutma tertibatında yavaşlatmayı sağlayan kimyasal maddedir.

Köpük kırıcı: Mürekkeplerin karıştırma ve ragle ile baskı yapma anında mürekkepler köpürebilir bunu engellemek için kullanılan kimyasaldır.

Kalıp açıcı: Baskı sırasında ipekteki tıkanmaları engelliyen kimyasal maddedir.

Pistole: Rakle kullanmadan mürekkebi basınçlı havayla kalıbın içine püskürten tabanca görünümlü bir baskı aracıdır.

Rulo: Lastik bir silindir ve tutma sapından oluşur. Mürekkep ezmeye ve kalıp hazırlamaya yarayan aygıt.

Spatula: Kalıba mürekkep koymaya, kalıptan mürekkep sıyırmaya ve mürekkebi ezmeye yarayan ağaç saplı, çelik yada plastikten yapılma araç.

Rölyef (Kabartma): Basılan işe, kabartma tozu serpilip, tozun fazlalığı döküldükten sonra, elektrik ocağı üstünde ısıtılarak baskının kabartılmasıdır.

boya firmaları logoları


Kendi Etrafında Tur Atan Dinamik Kuleler



Kendi Etrafında Tur Atan Dinamik Kuleler
25.06.2008
Dubai'de inşa edilecek dünyanın ilk son derece modern ''dinamik gökdeleninin'' sakinleri, evlerinin manzarasını değiştirebilecek ya da güneşi doğuşundan batışına izleyebilecek. Projenin İtalyan mimarı David Fisher, New York'ta yaptığı açıklamada, dikey bir eksen etrafında dönecek, 80 kattan oluşacak prefabrike gökdelenin, 420 metre yüksekliğinde olacağını belirtti. Metrekaresi 30 bin dolardan satılacak 125 ila bin 200 metrekarelik lüks dairelerin bulunacağı gökdelenin

urartu ülkesi





URARTU ÜLKESİ
Başkent Tuşpa (Van). Urartu Devleti en güçlü döneminde, günümüzdeki Doğu Anadolu, Kuzeybatı İran, Irak'ın küçük bir bölümü ile Ermenistan'ın güneyine egemendi. Sınırları kuzeyde Erzurum-Kars-Ardahan yaylası, güneyde Toroslar, doğuda Urmiye Gölü havzası, batıda Fırat Nehri (şimdiki Karakaya baraj alanı) olarak çizilebilir. Urartu döneminde kuzeyde Diauehi, Qulha, Tariu ülkeleri ile bozkırlı Isqugulu toplumları, batıda Hatti (Melitea, Qumaha ve Tabal), güneyde Assur güneydoğuda Mana ve Parşua ülkeleri bulunmaktaydı.

Sardis


Sardis'in, üstelik Lydia'nın ve Lydialıların adı, Homeros'ta geçmez. İlliada'ya göre, Troia savaşları çağında ( yaklaşık İÖ 1200 ) o yöredeki halkın adı Maiones, yörenin adı da Maionia (Maiones Yurdu ) idi. Ancak, Homeros'un Sardis'i anmaması, Troia savaşları çağında kentin henüz var olmamasından değil, başka bir ad taşımasından ve İlliada'da o adla anılmasından iler gelse gerektir. Çünkü, Gediz Ovasının Marmara Gölü-Bozdağ arasındaki bölümü, tüm Anadolu'nun en bereketli yörelerinden biridir. Ve burada, özellikle Marmara Gölünün batı ve güney kıyılarında daha tarih öncesi çağlarda yerleşme merkezleri kurulduğu, 1967 yılında yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır. O yıl, gölün güney kıyısında, Tekelioğlu Köyünün 800 m kadar batısında göle uzanan Ahlatlı Tepecik çıkıntısında yürütülen kazılar, orada, İÖ 3. binyılın ikinci yarımında yoğun yerleşme bulunduğunu kesinlikle kanıtlamıştır. Sardis kenti tarihçesinin en azından İÖ 1200 dolaylarına uzandığı da yine kazılar sonucunda anlaşılmıştır. 1966'da, Lydia Çukuru diye anılan ve "tunç öteberinin çıktığı ev" (house of bronzes) kalıntılarını da içeren kazı yerinde, İÖ 1200-900'e tarihlenen sub-miken ve proto-geometrik çanak çömlek bulunmuştur. Tarihçesinin ilk döneminde, Sardis'in Helenlerce kullanılan adının ne olduğu kesinlikle saptanamamıştır. Homeros'un andığı, o yörede bulunan iki kent, Tarne ve Hyde kentlerinin her biri için " bu sonradan Sardis adını alan kenttir" görüşü öne sürülmüştür.Sardis, batı Anadolu ilkçağ tarihçesinin bilinen döneminin kentlerinden biri, hatta çoğu zaman birincisi olmuştur. Kent, altın çağını Lydia krallığının başkentiyken, özellikle krallığının çok güçlü olduğu dönemde, son kral Kroisos'un döneminde yaşadı. Çağdaş halk masallarımızda Kaarun adıyla anılan Kroisos'un zenginliğini yaratan en önemli gelir kaynaklarından bir. Paktolos / Sart Çayı'nın getirdiği altın kırıntılarıydı. Sophokles, bir yapıtında (philoktetes,dize 394) "Toprak, Zeus'un bile anası, sen ki altını bol Poktolos'a hükmedersin." diyor. Bu çay, Sardis'in içinden geçiyordu ve kyısında altın kırıntılarını toplayıp işleme yerleri kurulmuştu. Yazık ki, Paktolos, daha Strabon Çağı'nda, yani İS 1.yüzyıl başlarında artık altın kırıntısı getirmez olmuştur.Sardis, İS 17 yılındaki depremde büyük zarar gördü ve Roma imparatoru Tiberius'un yardımı ile, onarılıp yenilendi. Bunu izleyen yıllarda Pax Romana ( Roma İmparatorluğu'nun, tüm topraklarında sağladığı barış) batı Anadolu'nun bir çok diğer kenti gibi Sardis'in de çok gelişmesine yol açtı. Bugün kazıların ortaya çıkardığı kalıntıların çoğunluğu o dönemden kalmadır. Hristiyanlığın ilk yüzyıllarında da Sardis önemini korudu. Batı Anadolu'da ilk kurulan ünlü 7 kiliseden biri (burada kilise sözcüğüyle yapı değil, inananlar topluluğu anlatılıyor) buradaydı. Sonra kent, Bizans İmparatorluğu'nun önemli bir piskoposluk merkezi oldu. Ancak batı Anadolu'yu talan eder, yakıp yıkarken kente büyük zarar verdiler. Sardis, 1402'de Timur orduları tarafından talan edildi, yakılıp yıkıldı ve bir daha kalkınamadı. Belki bunda, Osmanlı egemenliğinin o ilk yüzyıllarında, Manisa'nın çeşitli nedenlerle gelişmesi, bölgenin metropolis'i (ana kenti) durumuna gelmesi de bir etken olmuştur. Sönükleşen kent, yüzyıllar boyunca akropolis tepesinden akıp duran, özellikle yağmur yüzünden sürüklenen gevşek toprakların altına yavaş yavaş gömüldü. Tarihsel akropolis surlarının çoğu bölümü de, altındaki toprakla birlikte, aşağıya doğru göçüp gitmiştir.
İzmir-Ankara ana yolunda Paktolos / Sart çayı üzerindeki köprüden geçer geçmez, sağa sapan ve akarsu kıyısını izleyen asfalt yüzeyli bir yol görürsünüz. Kavşaktaki levhanın gösterdiği gibi, bu yol, pek az ilerideki Artemis tapınağına gider. O yola giriniz. Önce, sağınızda yol ile Paktalos / Sart çayı arasında, Roma ve Bizans çağlarından kalma ev, kilise vb.yapı kalıntılarını göreceksiniz. Biraz ilerleyince, bu kez solunuzda, yamaçta, " Piramid mezara gider" levhasını görürsünüz. Oradan tepeye tırmanınız. Birkaç dakika sonra, günümüze yalnız alt bölümleri ulaşabilmiş piramid biçimli mezara gelirsiniz. Yapılış biçimine bakılarak bunun, bölgede İran egemenliği çağından, belki İÖ .yüzyıldan kalma olduğu sanılıyor. Özellikle ilgi çekecekyönü, içindeki kemerli mezar odasının duvarlarında tavus kuşu ve diğer kuş resimlerinin bulunmasıdır. Yine yola ( Artemis tapınağına giden yola ) dönünüz. Orada bu kez yolun diğer yanına, oradan da Sart Çayı'nın öteki kıyısına geçer ve karşınızdaki tepenin doruğu yönünde yürürseniz, tepenin eteği ile doruğu arasında, Lydia çağının nekropolis'ini (mezarlığını ) göreceksiniz. Buradaki mezarlar genellikle, dağa oyulmuş bir geçit, geçitin sonunda yaklaşık 2 m yüksekliğinde bir kapı boşluğu; bunun arkasında, kaya içine oyulmuş bir mezar odası biçimindedir. Ölü, mezar odasında çoğu kez bir terra kotta ( pişmiş toprak ) lahit içine yerleştiriliyordu.
Bir kez daha yola dönünüz ve yolun sonuna kadar ( birkaç yüz metre ileridedir) gidiniz. Kent kalıntıları arasında en ilginç olanının, Helenistik Çağdan ( İÖ son 3 yüzyıl ) kalma Artemis Tapınağının yanına gelmiş olacaksınız. Yol ile tapınak arasındaki sunak, tapınaktan daha eskidir. Büyük serüveni Xenophon'un Anabasis'inde anlatılan Genç Kyros, kendisiyle savaşıma giren bir yakınını, Orontas'ı burada bağışlamış, Orontas bu sunakta ondan özür dilemiş ve Genç Kyros'la elele tutuşarak ona bağlılık andı içmişti. (Anabasis,1 VI 7) Artemis Tapınağı'nın güney köşesinde 4.yüzyıl yapısı bir kilisenin kalıntıları vardır. Buradan başlayarak yamaç yukarı, akropolis tepesinin eteği boyunca güney yönüne ilerleyiniz. Orada, bir dere daha doğrusu akıntı yatağı bulacak ve hayli zaman onu, patika imiş gibi izleyebileceksiniz. Bu hafif tırmanış, sizi önce, akropolis'e gerçek tırmanışı en az zahmetle yapabileceğiniz yere, akropolisin güney yamacına götürecek, üstelik oraya gidinceye kadar bir hayli yükseğe çıkmanızı sağlayacaktır. Orada, akropolisin güney parçalarını, daha doğrusu ilkçağ akropolisi güney yanına yerleşmiş ortaçağ kalesi bölümlerini göreceksiniz.
Toprağın olağanüstü yumuşaklığı ve akıcılığı nedeniyle, akropolisteki ilkçağ surlarının, İÖ 547 tarihinin (son araştırmalar İÖ 546 tarihi yerine İÖ 547 tarihinin verilmesini gerektiriyor) aşağıda, ovada yapılan meydan savaşında yenilen, ama ordusuyla düzenli biçimde çekilmeyi başaran son Lydia kralı Kroisos'un, İran şahı Büyük Kyros'a karşı kendini savunmak için kapandığı kalenin; hatta, Kroisos kalesiyle ne ölçüde aynı olduğunu bilmediğimiz, İskender çağındaki, İskender'in çıktığı gördüğü, hayran kaldığı kalenin hemen hemen hiçbir parçası günümüze ulaşmamıştır. Ortaçağ kalesinin bile yalnız bu güney yandaki bölümleri ayakta kalabilmiştir. O bölümlerin altına kadar tırmanış, yorucu olmakla birlikte, pek zor değildir. Buna karşılık onlara yaklaşmak ve kalenin içine girmek, hele hele içine girince güney yandaki en sağlam kalmış bölümlere geçmek, yalnız zor değil, eni konu tehlikelidir.
Akropolis tepesinden aşağı, Artemis tapınağının yoluna inelim; geldiğimiz yolu izleyerek, Paktolos Sart Çayı'nın yakına çıkalım. Ana yolda, doğu yönünde biraz yürüyünce, anayolun sol yanında, onarılarak eski görkemine kavuşturulmuş pek güzel bir yapı göreceksiniz. Lise işlevi gören bu Gymnaseion'nun doğu bitişiğinde, onun avlusuna (palaestra) eklenmiş durumda. İS 3.yüzyıldan kalma bir Musevi tapınağının (sinagog) kalıntıları vardır. Böylece o çağda Sardis kentinde önemli bir Musevi topluluğunun bulunduğu ortaya çıkıyor. Akropolis tepesinin eteğinde, ilkçağ kenti tiyatrosunun ve Stadeion kalıntıları vardır. Ordan ana yola inince diğer yanda hamam kalıntılarına rastlarız. Bunlar da Roma ve Bizans çağlarından kalmadır.

ASSOS ATHENA TAPINAĞI'NIN PLANI

Yapının inşası 6.yy.ın 2. yarısında başlamış. Tapınak kentin koruyucusu olan Tanrıça Athena’ya ithaf edilmiştir. Assos’un kendine özgü yerli taşından yapılan tapınak için akropolisin yüzeyi düzeltilmiş ve yapı kuzeybatı – güneydoğu yönünde oturtulmuştur, giriş cephesi ise Anadolu geleneğine uygun olarak doğuya bakar. Tapınak dikdörtgen planlı bir içyapı ile dışta onu çevreleyen tek sıra sütundan oluşmaktadır. 6x13 sütunlu peripteros planlıdır. Doğu yönünde eski Hellen tapınaklarında bulunması gereken altara rastlanmamıştır. Bu altarın Bizans çağında sökülüp, yıkıldığı tahmin edilmektedir. Tapınak iki basamaklı bir krepise oturmaktadır. Bu iki basamaklı yükselti doğuda bir podyum biçimini alır. Basamaklar 28 cm yüksekliğindedir ve rıht yüzeyine, kabartma olarak polygonal desen yapılmıştır. Sütunların oluşturduğu stylobat yüzeyi 30x14 metre ölçülerinde ve 1/2.15 oranındadır. İç yapı 22x8 boyutunda ve 1/2.8 oranındadır. İç yapı pronaos (ön oda), ve naos denen kutsal odadan oluşur. Ön odanın iç genişliği 6.65 metre, derinliği 3.30 metre dir. Girişte duvar uçları (anta) arasında iki sütun vardır. Bu sütunlar 91 cm çapında ve 18 oluklu dor sütunlarıdır. Naos’a giriş 1.65 metre genişliğindeki, çift kanatlı olduğu düşünülen bir kapıdandır. Duvar taşları sökülerek başka yapılarda kullanılmış olduğu için bugün 66 cm kalınlığındaki Naos duvarının sadece yerdeki izi kalmıştır. Yapıyı çeviren sütun sıraları 6x13’er sütundan oluşmaktadır. Toplam 34 sütunun 32’sinin başlığı bugün sağlam olarak bulunabilmiştir. 4.30 metre yüksekliğindeki başlıksız sütunlar, başlıkla birlikte 4.78 metreye ulaşmaktadır. Sütun yüksekliği stylobat genişliğinin 1/3’üdür.Sütunlar 60 cm’den 1.40 cm’e kadar değişen yükseklikteki parçalardan oluşmaktadır. En alt çap 91 cm, en üst çap ise başlık altında 64 cm’dir. Entasis belirgindir. Sütunlar 16 olukludur, oluklar arası keskin sırt (arris) stylobat kenarına dik gelmektedir. Sütunlar arası, dar yüzeylerde merkezden merkeze 2.61 metre, yanlarda 2.45 metredir. Sütun sırası ile naos duvarı arası pteroma geniş bırakılmıştır (3.03 metredir). Naos’ta bulunan Helenistik Dönem çakıl mozaik döşeme ve tapınağın sunağı kazılarda ortaya çıkarılmış fakat daha sonra kaybolmuştur. Assos Athena Tapınağı planı açısından arkaik çağın özelliklerini yansıtır fakat mimarisi açsından bunları söyleyemeyiz.

Phrygia and the Phrygians


Phrygia and the Phrygians
Phrygia
Ancient Phrygia in the west of the Anatolian plateau, the country around the sources of the Sakarya Nehri (river) within the triangle of the modern cities of Afyon, Eskisehir and Ankara, was named after the western Indo-Europeans who came here from Europe around 1200 BC and left their mark as skilled craftsmen with a culture of their own. It was a country clearly with many towns and cities, lying on the routes to the east from Lydia and Caria.
Today it has only three major cities: Afyon, the opium city, Eskisehir, a hub of industry and the main railroad junction, and Kütahya, a centre for ceramics and the mining of brown coal. Here in many places the westerlies and southerlies can still carry rain deep into the mountains, bringing denser settlement and a greater degree of cultivation in their train. This farming potential enabled Phrygia even in early classical times to develop a powerful kingdom of its own with many towns and cities. Its fringes, where east met west, were a battleground for Persians and Lydians, Romans and Galatians, Arabs and Romans, Crusaders and Seljuks, Ottomans and Mongols, Byzantines and Turks. Ruins and age-old monuments abound up on the rolling plateau around the upper reaches of the Sakarya, with here and there towering rocky outcrops and a few scraggy trees, although nowadays signs of settlement are few and far between.
The Phrygian language, which died out in the 6th c. AD, was closely related to Greek, as can be seen from 80 ancient Phrygian inscriptions (7th-4th c. BC.), written in a script rather like Greek and over 110 neo-Phrygian writings in Greek from Roman times.
As Thracian invaders, the Phrygians played a decisive role in the destruction of the Hittite Kingdom and the fall of Troy. Their independent Phrygian kingdom of the 8th and 7th c BC maintained close contacts with the Aryans in the east and the Greeks in the west. Its early history is only briefly chronicled (Herodotus), recounting the suicide of its last king, Midas, in Gordion when it fell to the Cimmerians (676 BC.). With the establishment of the Galatians in eastern Phrygia the fertility cult of Cybele, the mother goddess, spread widely amongst town dwellers, while country folk tended to worship Men, the moon god, ruler of Paradise and the Underworld. In 188 BC Phrygia came under Pergamum, followed by Rome, who made it a province in 133 BC.
The early spread of Christianity here was largely due to St Paul but the 2nd c AD also saw the development of two extreme sects: Montanism, derived from the locally born Prophet Montanus who preached that the end of the world was high, and Novationism, named after the Roman theologian and later Bishop Novatian, whose followers called themselves "the pure", in Greek "katharoi" (hence the Cathar heresy of the Middle Ages) and refused to allow any lapsed Christians back into the Church.
The Phrygians
The Phrygians arrived in Anatolia in 1200 BC, among the migrating tribes known as the "people of the Aegean Sea". At first they lived in Central Anatolia, building settlements over the ashes of Hittite cities like Hattusas, Alacahöyük, Pazarli and Alisar. At the beginning of the 8th century BC they set up their capital at Gordion.
We are familiar with King Midas from his epic, and from the discovery of his burial chamber. Midas, who succeeded to the throne in 738 BC, defended the frontiers of Phrygia quite well, but could not resist the attacks of the Cimmerians advancing from the Caucasian region. After his defeat by Cimmerians in 695 BC, it is said that he committed suicide by drinking bull's blood. Phrygians built the largest mound (tumulus) in Gordion known as the Tumulus of Midas; it is 53 meters high and 300 meters wide.
The large, almost square-shaped burial chamber is 6.20m by 5.15m. The skeleton of King Midas was laid on a large bench, surrounded by other benches full of gifts for the afterworld. Close observation of the skeleton revealed that King Midas died when he was around 60 years old and he was 1.59m tall. On the floor of the chamber were found 166 bronze funeral gifts and 145 bronze fibula laid at the head of the deceased. The lack of gold reveals that it was not a custom among the Phrygians to present funerary gifts of gold.
Influenced by Hittite art, Phrygian art, in turn, influenced Etruscan art in Italy. However, they were also directly influenced by the Urartu in Eastern Anatolia. For instance, they imported the Urartu figure of a bull's head and worked it on a cauldron of strictly Phrygian form. Metal ores were known and used in metalwork during the Early and Mid-Bronze Ages, from 2500 BC onwards. However, it was only around 1000 BC that Phrygian metalwork forms borrowed from pottery and metal vessels entered popular use. Phrygian art can be divided into three categories:
Local Phrygian ware
Urartu import ware
Assyrian import ware.
These groups are again divided into two major phases consisting of artifacts found in mounds dating before 695 BC.
The pottery of the Phrygian period was fine polychrome ware, which can be distinguished basically as early and late ware. Because of the Lydian domination of Anatolia during the late period, it bears western Anatolian influence after 695 BC.
As a contrast to the Hittite based motifs of the early period, in later ware we see studded patterns within lozenge shaped frames, and again studded motifs on animal forms. Complicated motifs took the place of very simple and geometric motifs from the old period. Instead of one color painted over another color, they started to be painted in many colors. Where animal shapes previously took on a schematic look to them, pieces from the late period showed evolvement. In addition, the late period witnessed motifs of meander, dots and plaited hair. Filtered vessels that had little application in daily life were seen to be popular as a funerary gift. Today Phrygian works of art are on exhibit at the Anatolian Civilizations Museum in Ankara.
Apart from their capital Gordion were you can visit the Tumulus of King Midas and nearby small museum, Pessinus was also a major Phrygian settlement. Examples of megaron planned, semerdam roofed houses were carved into the rock tombs. These may be seen around Afyon Arslantas and Eskisehir Yazilikaya.
The Arslantas rock monument near Afyon and the ruins of Midas near Eskisehir are among the most important Phrygian monuments in Anatolia, and are where the Phrygians worshipped their major deity Cybele and her lover Attis.
The Phrygian language belonged to the Indo-European group of languages.

Çocuk Eğitimi ve Çocuğun Ruhsal Yönü






Çocuk Eğitimi ve Çocuğun Ruhsal Yönü
Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocuk yetiştirmek ise en kutsal, en büyük, en zor ve hayat boyu devam ettirilmesi gereken en önemli sanattır. Gelecek açısından düşünüldüğünde bu konunun önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Daha doğacak çocuk anne karnında iken anne babaların kafasında bir çok soru işareti oluşur. Kız mı erkek mi olacak ? Sağlıklı doğup büyüyecek mi ? Ailemizde ve günlük hayatımızda nasıl bir değişiklik olacak ? İleride nasıl bir insan olacak ? okul başarısı iyi olacakmı ? Nasıl bir meslek sahibi olacak ? Hayatta başarılı olacak mı ? ve buna benzer yüzlerce soru ile çocuğu beklemeye koyulurlar .
anne babaların en önemli görevleri: Bütün bu soruların ve bazı bilinmeyenlerin yanısıra çocukların psikososyal gelişimini ve kişilik gelişimini doğru yönlendirmek anne babaların en önemli görevlerinden biridir. Bu görevin tam ve eksiksiz olarak yapılması ise her açıdan çok önemli ve bir çok yönden zordur. Her ne kadar doğuştan ve genetik olarak alınan özellikler olmasına karşın, her çocuğun ayrı bir fiziksel yapısı, kişilik özelliği, davranış paterni, psikososyal özellikleri, anlayışı, duygusal yapısı, zeka kapasitesi ve ruhsal gelişimi bulunmaktadır. Bütün bu özellikler, aile ortamı ve devamlı değişen çevre şartları ile etkileşince ortaya bir çok yönü ile anne babadan farklı bir biyopsikososyal yapı ortaya çıkmaktadır.


Çocukları anlamak Çocukların genel davranış özelliklerini tam olarak anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek onların psikososyal gelişimini yönlendirmek açısından çok önemli bir noktadır. Anne babaların çocukların ruh dünyalarına inmeden yönlendirme ve eğitim gayretleri, çoğu zaman hedefine ulaşmaz .
Ruhsal gelişime etkiler Herbir çocuğu ayrı bir dünya olarak kabul edip, onların ruh dünyasına inebilmek, ancak eğitim, anne baba bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi ile olacaktır. Ayrıca aile yapısının güçlendirilmesi, aileye sunulan imkanların artırılması, ailenin sosyokültürel ve sosyoekonımik açıdan desteklenmesi, çocukların yaşadıkları ortamların, çevre imkanlarının, devletin sağlayacağı imkanların çeşitliliği ve kalitesi bu sorunların oluşması ve sürecinde etkili olabilmektedir .
Çocuk için en önemli iş oyundur ve her fırsatı oyun oynamak için değerlendirir. Origami öğrenilmesi zorunlu bir dersten çok bir oyun olarak algılandığı için çocuklar açısından etkili bir eğitsel araçtır. Yukarıda bahsedilen konular çerçevesinde anne baba ve öğretmenlerin çocukları ile beraber vakit geçirmelerinde kullanabilcekleri eğitici bir oyun olarakta kabul edilen ORİGAMİ yi kullanmalarını tavsiye ediyoruz
Çünkü;
Japon kağıt katlama sanatı “origami” çalışmaları çocuklarda öğrenme yeteneğinin gelişimine ve onların yaratıcılık potansiyellerinin ortaya çıkmasına olumlu yönde etki etmektedir. İşte origaminin çocuk üzerindeki etkilerini beş ana başlık altında topladık.
Davranışsal Etkiler,
Sosyal Ve Duygusal Etkiler,
Psiko-Motor Gelişime Etkisi,
Dil Gelişimine Etkisi
Matematik Eğitimine yardımcı olması

baymak

41 yıllık geçmişi ile batılı firma kültürüne sahip, kurumsallaşmış, müşteri memnuniyeti ve kaliteden hiçbir zaman ödün vermeden her zaman ileri teknoloji ile üretim yapan BAYMAK/ BAXI GROUP, Tepeören’deki 30.000 m² lik yeni üretim tesisi ile 600’ün üzerinde çalışanı ve Türkiye genelinde 1900’ü münhasır bayii, 2500’ü aşkın satış noktası ve 261 yetkili servisi ile müşterilerine kaliteli hizmeti sunmaya devam etmektedir.
2002 yılında İngiliz Baxi Group ile ortaklığa imza atan BAYMAK’ın hisselerinin %50’si BAXI GROUP’a, diğer %50’si ise BAYMAK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat AKDOĞAN’a aittir. BAXI GROUP, İngiltere (Baxi UK), İtalya (Baxi Spa), Almanya (Brötje), Fransa(Baxi-France) , Danimarka (Baxi SP) , İspanya (Baxi Roca) ve Türkiye’de 15 dev markaya, 1.3 milyar EURO’yu aşan ciroya ve 6.000’e yakın çalışana sahip ısıtma sektöründe Avrupa’nın III. büyük grubudur.
Genç yaş ortalamasına sahip donanımlı kadrosuyla, Türkiye’nin yükselen hedeflerine katkıda bulunmayı misyon edinmiş BAYMAK, hizmet verdiği ısıtma sektöründe BAXI GROUP’un teknolojik gücünü de arkasına alarak, rekabetçi, kurumsallaşmış, yatırım gücü olan, değişimlere hızlı ve sağlıklı tepkiler verebilen bir şirket haline gelmiştir.
1967 yılında Alman Körting lisansı ile brülör imalatı gerçekleştiren fabrika daha sonraları sırasıyla termosifon, hidrofor ve kat kaloriferi üretimi yapmıştır. 2006 yılına bakıldığında BAYMAK’ın ürün yelpazesindeki ürünler ise: kombi, kat kaloriferi, termosifon; sıvı, gaz ve motorin yakıtlı brülörler, merkezi sistem kazanlar, katı yakıtlı kazanlar, hidroforlar, doğalgaz sobası, panel radyatörler, güneş enerjisi sistemleri, boylerler, genleşme tankı, klima, vana, aspiratör, sıcak hava cihazı, pompa, ani su ısıtıcıları, alüminyum radyatör ve havlu radyatörlerdir.
Baymak A.Ş. Türkiye’de; Baymak/Baxi Group çatısı altında Baymak, Brötje, Falke ve Lambert markaları ile bayi yapısını oluşturmaktadır. Baymak/Baxi Group; Baymak ile 41 yıldır 1040’ın üzerinde, Brötje ile 3 yıldır 280’nin üzerinde, Falke ile 1 yıldır 320’ün üzerinde bayisi ile faaliyet göstermektedir. Temmuz 2006 itibariyle de Lambert markasını pazara sunmuştur.
Baymak; benimsemiş olduğu sosyal sorumluluk anlayışı ile şirket merkezinde ve Türkiye’nin çeşitli illerinde yaptığı eğitim ve tanıtım toplantılarıyla kendi ürün gamını tanıtmanın yanı sıra doğru iş modellerinin de tanıtımını yapmaktadır. Ayrıca 2010 yılında Avrupa’nın en büyük çelik kazan üreticileri arasında yer almayı planlayan Baymak, uzman kaynakçı ihtiyacını karşılamak için bu alanda okul açtı. Ağustos 2006 itibariyle faaliyete geçen okulda 40 kişilik sınıflarda iki üç yıl içinde 700-800 kişiye sertifika verilmesi hedeflenmektedir.
BAYMAK gerçek rekabet anlayışını, ürün ve teknolojiden çok “iş yapma modelleri”nde görmektedir. Üretimde, dağıtımda, satış sonrası hizmette ve genel yönetim alanında yepyeni reformlara imza atan BAYMAK Türkiye’deki standartları yükseltmekle kalmayıp son yıllarda ihracata da ağırlık vermiştir. Bugün BAYMAK, Almanya, Danimarka, Polonya, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Ürdün, Irak, Çin, Yeni Zelanda, Malta, Avusturya, Afganistan, Tunus, Fas, Arjantin, Kanada, Mısır, Hindistan, Pakistan ’a ihracat yapmaktadır. Yeni pazarlar yaratmak amacı ile yapılan çalışmaların bir sonucu olarak bugün Çin’e kazan satışı yapılmaktadır. İhracat çalışmalarını büyük bir özenle gerçekleştiren BAYMAK, dünya markası olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Internet Satış :

Internet Satış :Bidolu- AlveAl- BilgiKare- Cinius- Dharma- D&R- Ekonomik Ticaret- Estore- Finnet- GedikGross- Hermes- IDéEFIXE- IkiA- Ilknokta- Imge- Iskenderiye- Kangurum- Kardelen- Kibo- Kitap Adresi- Kitap Alemi- Kitapnet- Kitapanda- KitapTürk- Kitap Yurdu- Migros- MSN- Nealsak- NetKitap- Pandora- Sav Kitapçı- Scala- Simurg- TNN- Tulumba- Tüm Kitaplar- Vesaire- Weblebi- YeniSayfa

sağlık bilgileri

http://www.saglikbilgisi.com/

Acil Yardım(10)
Zehirlenmeler,kazalar,yanıklar gibi acil durumlarda yapılması gerekenleri açıklayan ve kan aranması hakkında bilgi veren,kılavuzluk yapan siteler.
Ağız ve Diş Sağlığı(23)
Saglikbilgisi.com : Konusunda uzman doktorların hazırladığı ağız ve diş sağlığı ile ilgili linkler, haberler ve kitaplar
Allerjik Hastalıklar(7)
Genel olarak allerjik rahatsızlıklar hakkında bilgi veren siteler. Bu kategoride astım,gıda allerjileri,patch test,prick test gibi allerji testleri hakkında bilgi veren siteler yer almaktadır.
Anne ve Bebek Sağlığı(18)
Gebelik dönemi öncesi ve sonrası,doğum,doğum sonrası anne ve bebek bakimi,bebek sağlığı ve hastalıkları hakkında bilgiler içeren siteler.Ayrıca kısırlık hakkında bilgi veren adresler de bu bölümde yer almaktadır.
Beyin ve Sinir Sistemi Sağlığı(16)
Felç,alzheimer,demans,bellek bozuklukları ve diğer beyin ile sinir sistemi hastalıkları hakkında bilgi veren siteler
Cilt sağlığı ve estetik(12)
Saç,deri bakımı ve hastalıkları,estetik ile plastik cerrahi ile ilgili bilgiler veren siteler
Cinsel Sağlık(10)
Cinsel hastalıklar ve sorunlar hakkında bilgilerin yer aldığı bölümümüz.
Çocuk Sağlığı(17)
Çocuk sağlığı hakkında bilgi veren sitelerin yer aldığı kategori sayfası.
Danışmanlık(6)
Bu kategoride sağlık sorularınızı iletebileceğiniz genelde konusunda uzman kişilerin bulunduğu sağlık haber gruplarının adreslerine ulaşabilirsiniz.
Duyu Sistemleri Sağlığı(23)
Görme,işitme,koku alma gibi duyu fonksiyonlarının hastalık ve sorunları ile ilgili bilgi veren siteler
Erkek Sağlığı(3)
Bu kategori altında prostat,testis problemleri ile ilgili bilgiler içeren siteler yer almaktadır.Cinsel hastalıklar yer almamaktadır.
Genel Sağlık(29)
Genel sağlık kategorisi içersinde birden çok tıp alanında bilgi içeren siteler yer almaktadır.
Hareket Sistemi Sağlığı(13)
Kas,kemik ve romatizma dışı eklem rahatsızlıkları ve hastalıkları ile ilgili bilgiler veren siteler. Fizik tedavi ve rehabilitasyon kaynakları.
Hasta Hakları(7)
Bu bölümde hasta ve hasta yakını haklarını açıklayan sitelere ulaşılabilir. Tıpla ilgili birimler hakkındaki şikayetlerinizi yönlendirmek için bilgiler de verilmektedir.
Hormon Sistemi Sağlığı(5)
Kategoride şeker hastalığı(diabet),böbreküstü bezi (adrenal) ile ilgili rahatsızlıklar,hipertiroidi hipotiroidi,guatr,tiroidit(tiroid iltihabı) hastalıkları ve akromegali ile cücelik hakkında bilgi veren siteler bulunmaktadır.
İdrar Yolları Sağlığı(6)
Böbrek,idrar ve mesane hastalıkları ile ilgili bilgi veren siteler.
Kadın Sağlığı(10)
Hamilelik dışındaki kadın sağlığı konuları hakkında bilgi veren siteler
Kalıtsal Hastalıklar ve Özel Sendromlar(12)
Down sendromu, Charcot Marie Tooth sendromu, talasemi,porfiria,hemofili ve diğer kalıtsal hastalıklar ve özel sendromlar hakkında bilgi veren siteler
Kalp ve Dolaşım Sağlığı(10)
Bu bölümde hipertansiyon,ateroskeroz(damar sertliği),varis ve diğer dolaşım sistemi sorunları ve tedavileri hakkında bilgi veren siteler yer almaktadır.
Kanser(6)
Kanser türleri, radyoterapi,kemoterapi, destek forumları hakkında bilgi içeren linkler
Romatolojik Hastalıklar(4)
Romatoid Artrit,Lupus,Osteoartrit,Ailevi Akdeniz Ateşi(FMF) ve diğer romatolojik hastalıklar hakkında bilgi veren siteler.
Ruhsal Sağlık(24)
Depresyon,panik atak,anksiyete,şizofreni,alkol ve eroin gibi madde bağımlılıkları ve diğer psikiyatrik ve psikolojik hastalıklar ve tedavileri hakkında bilgi veren siteler
Sağlık Haberleri(3)
Sitelerinde düzenli olarak yenilenen güvenilir sağlık haberlerine yer veren siteler
Sindirim Sistemi Sağlığı(11)
Mide ülseri,kabızlık,ishal ve diğer mide,bağırsak ve yemek borusu hastalıklarıyla ilgili bilgi veren siteler
Solunum Sistemi Sağlığı(16)
Astım,tüberküloz(verem),zatürre,akciğer kanseri,bronşit ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları hakkında bilgi veren siteler
Spor,Egzersiz ve Kilo Kontrolü(7)
Bu bölümde spor,egzersiz sağlıklı beslenme ve dietler hakkında bilimsel düzeyde bilgiler veren siteler yer almaktadır.

Yeraltı Şehirleri

Kapadokya gezisinin belkide en çok ilginizi çekecek bölümü.
Kapadokya’da yumuşak tüf kayalara oyularak yapılmış çok sayıda yeraltı şehri bulunuyor. Bunların başlıcaları Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak , Mucur, Örentepe, Gümüşkent, Tatlarin, Ovaören ve Gökçetoprak’ta yer alıyor. Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirleri en büyükleri.
Nevşehir’in 21 km. batısındaki Kaymaklı yeraltı şehri ile ondan 9 km. sonraki Derinkuyu yeraltı şehrini gezmek için girişten itibaren var olan yön levhalarını izliyorsunuz. Şehrin giriş katında hayvanların bağlandığı yerler bulunuyor. Sonra da yiyeceklerin depolandığı bir başka bölüme geçiliyor. Yeraltı şehrinin her bir bölümü diğerine dar tünellerle bağlanıyor. Ve her giriş değirmentaşı biçimindeki hareketli kaya kapılarla kapatılabiliyor, bu şekilde düşman saldırılarından korunuluyor. Yeraltı şehrinin şarap yapımında kullanılan odaları da var. Şehir toplam 40 metre derinlikte 8 kattan oluşuyor. Şehrin mükemmel bir doğal havalandırma sistemi var. Ortak mutfağı ikinci katta. Gerek Kaymaklı’daki, gerekse Derinkuyu’daki yeraltı şehirlerinin tüm katları henüz ziyarete açık değil. Kaymaklı’nın 20 metre derinlikteki 4. katına, Derinkuyu’da ise 55 metre derinlikteki 8. katına inilebiliyor. Derinkuyu’nun toplam alanı 4.5 kilometrekare. Yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Kaymaklı ise Derinkuyu’nun aşağı yukarı yarısı kadar.
Yeraltı şehirlerinin yapımına hangi dönemde başlandığı kesin olarak bilinmiyor. Şehirlerin Hitit döneminde var olduğuna, Hristiyanlık döneminde de genişletildiği ve özellikle Arap akınlarına karşı korunmak amacıyla kullanıldığına ilişkin bilgiler var. Şehirlerin yiyecek depolamak amacıyla da kullanıldığı anlaşılıyor.
Ayrıca akılalmaz doğal havalandırma sisteminden dolayı uzaylılar tarafından yapılmış olabileceğini iddia edenler bile var.

Özkonak Yeraltı Şehri
Avanos'a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı'nın kuzey yamaçlarında volkanik, granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmıştır. Yeraltı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş olup temizlendiği kadarıyla ziyarete açılmıştır.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir'e 20 km. mesafede bulunan Kaymaklı kasabasındadır. 8 katlı olup ilk katı erken dönem tarihlenmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ziyarete açıktır.
Tüf kayalara oyulmuş bu yeraltı şehri, bir kitlenin geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına haizdir. Dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları vardır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir- Niğde karayolu üzerinde ve Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesindedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri 8 katlıdır. Kaymaklı yeraltı şehrinden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur.
Yeraltı şehirleri sadece Kappadokia bölgesinin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.
Mazı Yeraltı Şehri
Antik adı "Mataza" olan Mazı köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin ise 10 km. doğusundadır.
Değişik yerlerde 4 girişi tespit edilebilmiştir; asıl girişi düzensiz taşlarla örülmüş koridor sağlamaktadır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.
Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı "Zile" olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.
Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır.
Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır.
Tatlarin Yeraltı Şehri
1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Yacht, by Foster



Yacht, by Foster

For the city-country Monaco Foster + Partners has designed a yacht club that features a nautical iconography, to be more precise – that of a luxury yacht. The stepped decks, aerodynamic perimeter, fully glazed facades, and – off course – flags on the back.The building is mainly used as a stage, simultaneously for yacht-races at the seaside and the famous F1 Grand-Prix at the roadside. The decks are further programmed from the lower level upwards with shops, a rowing club and sailing school, then a clubroom, bar and restaurant, further up a ballroom, and to finish an apartment for the club secretary together with a series of cabins for visiting guests.The iconography and function of the building is similar to the stacked-decks-pavilion that David Chipperfield designed for the America Cup, in the city of Valencia.Platinum, the world’s largest yacht, here in DubaiIronically the Yacht Club looks more like the traditional yacht, than the new yacht that Foster + Partnershas designed for YachtPlus, a company founded by some rich guys from the city of London that aims to provide a shared ownership of fully staffed and serviced yachts around the world. The Foster-designed yacht uses the bubble-design that Norman applies to all his buildings, eliminating a sun deck on the front of the boat, in favor of a very spacious interior.

Yacht, by Foster


For the city-country Monaco Foster + Partners has designed a yacht club that features a nautical iconography, to be more precise – that of a luxury yacht. The stepped decks, aerodynamic perimeter, fully glazed facades, and – off course – flags on the back.The building is mainly used as a stage, simultaneously for yacht-races at the seaside and the famous F1 Grand-Prix at the roadside. The decks are further programmed from the lower level upwards with shops, a rowing club and sailing school, then a clubroom, bar and restaurant, further up a ballroom, and to finish an apartment for the club secretary together with a series of cabins for visiting guests.The iconography and function of the building is similar to the stacked-decks-pavilion that David Chipperfield designed for the America Cup, in the city of Valencia.Platinum, the world’s largest yacht, here in DubaiIronically the Yacht Club looks more like the traditional yacht, than the new yacht that Foster + Partnershas designed for YachtPlus, a company founded by some rich guys from the city of London that aims to provide a shared ownership of fully staffed and serviced yachts around the world. The Foster-designed yacht uses the bubble-design that Norman applies to all his buildings, eliminating a sun deck on the front of the boat, in favor of a very spacious interior.